13 Kasım 2013 Çarşamba

kamera şakası - tüküren şovalye heykeli


efendim bu videomuzda gelen geçenin üstüne su püskürten bir şovalye heykelinin baş rolde olduğu bir kamera şakasını izliyoruz. tabi insanlara kamera şakası yapıcam, komik video çekicem diye böyle şeyler yapmak ayıp buradan yapımcılara sesleniyorum; yapmayın ulan böyle şeyler!



 komik video çekicez, kamera şakası yapıcaz diye geleni geçeni ıslatıyolar


menekşe için bir şiir



hoşlandığım kızın adını sordum,
aysel değildi.
ben yıllarca hiç yaşamamıştım,
o anlatmamıştı.

viola, viyola, mekşe çiçek resmi, violin, mandalina

ilk söylediğinde anlamamıştım.
menekşemiymiş neymiş adı,

sonbaharın sarı, kuru yaparkları arasında,
tren rayları arasında,
dün buluştuk ilk kez onla.



sonbahar, autumn, tren rayları, kuru yapraklar, yüksek çözünürlüklü sonbahar resmi, fotoğrafı














ellerini tuttum,
yüzüne baktım,
baktım,
çok baktım.
durgunlaştı bakışları,
konuşuyordu sustu,
dudakları aralandı,
dünya durdu o an dönekliği bıraktı,
mevsim sonbahardı,
koca çınar üç yaprak bıraktı,
menekşe'nin burnundan,
bir damla sümük aktı.



 hayri gelmez




8 Kasım 2013 Cuma

röportaj - freddy krueger ile söyleşi

sevgili okurlarımız amerika'ya ohio'nun springwood kasabasına çocukluğumuzun tatlı sert amcası Freddy Krueger'ı görmek için gittik.



Freddy Krueger'ın Eldiveni



Krueger, 1428 Elm Sokağı'ndaki evinde bu aralar sakin bir emekli hayatı yaşıyor. mahallenin çocuklarına masallar anlatıyor, dizinde uyutuyor. hafiften göbek de yapmış, yakışmış doğrusu, babacan olmuş. merak edenler için söyliyelim; hala eldivenini çıkartmamış! kendisiyle özel hayatı hakkında keyifli bir söyleşi yaptık.





ZOR BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİM

Freddy Krueger (Fredi Krugır)Kimdir?


- öncelikle bizi evininzde ağırladığınız için teşekkür ederiz. bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Krueger -
asıl ben teşekkür ederim. efendim ben aslen transilvanya'lıyım. babam annemle evlendikten sonra kan davası yüzünden amerikaya göç etmiş. ben doğma büyüme buralıyım. zaten mahallede kime sorsanız beni bilir, herkesi tanırım. okumadım ben, orta iki terkim. aslında bu içimde bir yara olmuştur her zaman. şimdi keşke okusaydım diyorum. ama ettim işte bi çocukluk bıraktım okulu. gençlere de tavsiyem okusunlar efendi olsunlar. 14 yaşımdaydım babam beni mahalledeki kaportacıya çırak verdi. dört yıl orda çalıştım. arabesk müzikle yoğrulmuş acılarla dolu dört yıl. açıkçası karakterim o yıllarda oturdu.

18 yaşıma geldiğimde evden ayrıldım ve otostopla dünya turuna çıktım. pek çok ülkeyi gezdim. türkiye'ye de uğradım. ülkeniz çok güzel. ikinci mesleğimi istanbul'da edindim. on iki sene halıcılık yaptım. yıllar geçti yaş kemale erdi, geldim otuz beşime. dedim döneyim amerika'ya. kapattım dükkanı esnaf arkadaşlarla helalleştim döndüm amerika'ya.

- peki seri cinayetleriniz nasıl başladı?

Krueger -
amerika'ya dönünce evlendim çoluk çocuğa karıştım. birkaç sene mutlu mesut yaşadım. ama sonra geçim sıkıntısı yüzünden alkole başladım. at yarışına tutuldum. üst üste kaybetmeye başlayınca tabi bu beni agresif yaptı. gençlere de söylüyorum kumar illetine alışmasınlar sakın. bir gün yine kupon yatmış, kafam bozuk, evde türkiye'den getirttiğim tekel biralarından vardı. üç beş tane çektim kafam oldu kıyak. açtım teypten müslüm babayı demleniyorum. karı geldi, toprağı bol olsun, başladı dırdıra. ondan sonrasını hatırlamıyorum. gözüm karardı. hanım, çoluk çocuk karşıma kim çıktıysa.... sonrası bildiğiniz gibi. mahalleliyle yüz göz olduk. yaktılar beni cayır cayır.


DİPÇİK GİBİYİM, İSTESEM YİNE YAPARIM!

- sonra da mahallenin gençlerini kırıp geçirdiniz. bunun sebebi nedir? bu çocuklara yazık değil mi?

Krueger - şimdi şu noktada anlaşalım. öldürüyorum ama kimleri? dikkat ederseniz öldürdüğüm tüm gençler ya eroinman, ya alkolik ya da serseri. yani hakediyorlar bi yerde. üstelik on beş senedir kimseye bir şey yapmadım. artık emekli oldum. mahalleiliyle de aramı düzeltim. tekrar bozmaya da niyetim yok. lütfen bu mevzuyu kapatalım.

- cinayet işlemeyi bırakmanızın sebebi acaba yaşlanmanız olabilir mi?

Krueger - alakası yok. hala sapa sağlamım. sıhhatim yerinde. dipçik gibiyim. istesem yine yaparım. başlarım cinayetlere. zaten bakkalın yeni çırağına da gıcığım bu aralar. mel mel bakıyo suratıma, şebek gibi sırıtıyor bişey söyleyince. ben yaşlılıktan değil artık insanlarla iyi geçinmek istediğim için bıraktım. lütfen bu bahsi kapayalım.

BIÇAKLI ELDİVENİM HAKİKİ BURSA İŞİ

- çok merak edilen bir konu var kazağınızı nerden aldınız?

Krueger - efendim kazağımı İstanbul'dan, Mahmutpaşa'da bir dükkandan aldım. ihraç fazlası.

- peki eldiveniniz?

Krueger - onu da Bursalı bir arkadaşım hediye etmişti. Hakiki bursa işidir. bıçakları keskindir.

EVLENMEK İSTİYORUM!

- günleriniz nasıl geçiyor? neler yapıyorsunuz bu aralar?

Krueger - günlerim sakin geçiyor. sabah erkenden kalkıyorum, yürüyüş yapıyorum. eve gelip kahvaltı yapıyorum, gastemi okuyorum, kuponlarımı kesiyorum. genelde evdeyim. tv izliyorum. Türk kanallarına bakıyorum. yemekteyiz programını ve desti izdivaç'ı hiç kaçırmıyorum.

- desti izdivaç? evlenmek istiyorsunuz galiba?

Krueger - neden olmasın? hayat devam ediyor. yalnız yaşanmıyor. iyi bir ilişkiye, evliliğe açığım.

BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİM!

 - peki başka yapmaktan hoşlandığınız şeyler var mı?

Krueger - söylediğim gibi, artık basit bir hayatım var. sıradan şeyler yapıyorum. eğlenmek için lunaparka gidiyorum, sinemaya gidiyorum. annemlere giderim sık sık. bir de tabi en önemlisi ben de komedi tarlası okuyorum. hatta sırf ben değil annem babam, dayım giller, kuzenlerim falan ailecek komedi tarlası  okuyoruz.

- teşekkür ederiz. peki son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Krueger - bir gece ansızın gelebilirim!


-magazin servisi





doktor ramiz'le içtimai sıhhat - el temizliği

doktor ramiz'le içtimai sıhhat

"el yıkamanın faziletleri ve toplumsal psikanaliz"

insan denen mahluku kolayca ikiye ayırabiliriz. evet! ayırıyorum işte, buyrun: "ellerini yıkayanlar ve ellerini yıkamayanlar" gördünüz mü? evet bu insan denen mahlukatın içinde öyleleri var ki tabiri caizse; doğduğunda ebe yıkadı, ölünce de imam yıkayacak! dedirten cinsi. bu hayvan eşşoğlu eşşekler ayaklarında ayda bir değiştirdikleri çoraplar- evet ayda bir çorap değiştireni var bunların! öyle ki artık çoraplar bile isyan ediyor adamın ayaklarından- sırtlarında terden sapsarı atletleri, fırçalamamaktan yemyeşil olmuş dişleriyle bir de otobüse binmezler mi. aman yarabbi mahvediyorlar otobüsün içini, kokudan durulmuyor.

halbuki ellerini yıkayanlar öyle mi? özellikle hanfendilerden bahsediyorum burda. otobüs, tramvay vesair vasıtaya bindiklerinde insan içinden; "yarabbi iyi ki yaratmışın beni!" diyor efendim. gördünüz mü? demek ki neymiş? ellerinizi yıkayacaksınız. sırf ellerinizi değil tüm bedenininzi yıkayacaksınız. azcık medeni olun efendim. nedir bu böyle hayvan mısınız, ahıra mı gidiyorsunuz?

kimi yemek yer ellerini koltuk altlarına sürer, kimi afedersiniz ayak yoluna gider, gittiğinden daha pis geri gelir. nedir bu, soruyorum nedir buuuuu? sen hayvanın önden gideni, bayrak taşıyanı, sana sözüm. sen ne hakla pisliğinle mikrobunla dolaşırsın ortalıkta? ne hakkın var toplumu kirletmeye? senin gibi mikrop yuvalarını kireçleyip derin çukurlara gömmeli ama nerde kanun müsade etmiyor.

neyse sinirlendim yine. efendim diyorum ki yıkanın, ellerinizi de yıkanın saçınızı başınızı da. insan bedeni azıcık kıpraştımı ter, pislik üretiyor. bunlar hep mikrop, topluma zararlı. çoluk çocuk biniyor o otobüslere, dolmuşlara. hasta olacak yavrucaklar sizin gibi hayvanatların mikrobundan.

hasta ne demektir? hasta insan nedir? söyleyeyim hemen; hasta insan akıl hastasıdır efendim. evet herhangi bir mikrobun tesirinde yaşayan insan, aklını da o mikroba teslim etmiştir. gün boyu kendini hasta eden mikropla meşgul olan zihin asabi olur, etrafındaki insanları da asabi eder. o zaman ne olur? sıhhatli toplum diye bir şey kalmaz efendim. herkes hasta herkes deli. olur mu efendim böyle şey? olur! o zaman ne yapacağız? temizleneceğiz efendim. ellerimizden başlayıp tüm vicudumuzu özenle yıkayıp paklamadan dışarı çıkmayacağız. evet tüm temizlikten nasibini almamış hayvan heriflere, besi domuzlarına sesleniyorum. yıkanın ulan! pis pis sokağa çıkıp asabımı bozmayın. yetti sizden çektiğim. allah belanızı versin ulan!

sıhhatli günler diliyorum efendim!

doktor ramiz



temel fıkrası

temel bir gün fadimeye:

- ula fadime ver pakayum cep telefonini mesajlarına bakacağum, der

fadime verir telefonu temel bakar ki şifreli. fadimeye sorar;

- ula bunun şifresu nedur?

fadime cevap verir;

-evluluk yıl donümümüz

temel telefonu geri verir;

-ula ben zaten sağa güveniyrum.

edebiyat köşesi - bir delinin hatıra defterinin sayfaları arasından koparılmış yaşanmışlıklar



sevgili okuyucular, edebiyat köşesinde edebiyat gündeminin nabzını tutacağız. köşemizde şiirler, hikayeler, edebiyat haberleri ve röportajlar olacak.

ilk paylaşımımız ise küçük harfler akımının usta şairi hayri gelmez'in yeni kitabı "unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar"dan "bir delinin hatıra defterinin sayfaları arasından koparılmış yaşanmışlıklar" adlı şiir:


bir delinin hatıra defterinin sayfaları arasından koparılmış yaşanmışlıklar

sevgilim bakışların aklımı alıyor,
deliliğim bazen yanıma kar kalıyor,
bazen de ayakların kokuyor,
katlanırım sanma,
aysel havuza çağırıyor.

seni sana anlatamam,
isyan edersin.
sussam konuşmasam,
dırdır edersin.

öyleyse biraz anlatayım,
gıdığın süleyman demirel,
gözlerin mesut yılmaz,
bu kadroyla seçim filan kazanılmaz,
sevgilim anamuhalefet gibisin...



Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az











vurdum sazın tellerine,
yenisini almağa gidiyorum,
sevgilim,
ellerinden öpüyorum..

el öpmek, salt sergi, vadedilmiş bir sergi, eski resimler 












pek az erkek bir kadın elini zarifane öpmeyi bilir...

hayri gelmez 



a long time ago in a galaxy far far away 
(uzun zaman önce, uzak bir galakside)
1977



29 Ocak 2013 Salı

Yaz Günü Hamakta Sallanmak

Hamak Resmi

- Şimdi şu kara kışın ortasında nasıl da özlüyorum yaz günlerini... Yaz gelse... Sahil kenarına gitsem... Hamakta sallansam.... Ne güzel olur değil mi? Olmaz mı?

En Çok Bakılanlar